19 Kasım 2015 Perşembe

Vietnam

"Sözcüklerle uğraşanların mutlaka bir zavallılıkları vardır. Tatlı hayatın dışına çıkmak için bir nedenleri, onun dışına atılmalarına neden olan bir beceriksizlik." (1) Ve bence kendini ha bire yollara atmada da aynı zavallılığın birikiminin bir isyanı mevcut. Dövüle dövüle bir hal olmuş bu ülkenin çocuklarından biri olarak Orta Doğu coğrafyasındaki her acıyla ilmek ilmek sökülmekten dikiş tutmayan ruhumun Asya gezilerinden biri daha Vietnam. Uzun uzun zamandır gitmek istediğim bir yer. Tayland, Endonezya gibi adından sıkça söz ettirmeyen ama kendi içinde farklı bir gizem barındıran bir rota. Kendisini pazarlamak için çırpınmayan ama gelenlere tüm güzelliğiyle kollarını açan bir diyar...

Her ülkenin kendince efsaneleri, masalları, şiirleri ve sözlü sanatı var şüphesiz. Bu efsaneler ve masallar haliyle o ülkenin tarihinden, dininden, kültüründen, dilinden, yediğinden içtiğinden, müziğinden, kısacası her şeyinden nüveler taşıyor. Evet, her ülkede var bu efsaneler ve masallar ama bu seyahatimde sanki bu öğe bir adım daha ön plana çıkıyor benim için. Biraz araştırma yaptığımda da görüyorum ki Vietnam'ı anlamak için içinde hayaletler, ejderhalar, animizm, ruhçuluk ve budhizm nüveleri barındıran efsaneler ve masallar oldukça önemli. Vietnam da yüzyıllar boyunca defalarca Çin istilasına uğradığından Çin kültüründen de oldukça etkilenmiş. Ülkenin Kuzey ve Güneyinin üç yüzyıl ayrı ülkeler olarak yaşamalarının sonucu olarak da Kuzey ve Güney arasında efsane ve karakter farklılıkları bile görülüyor.

Bir hikaye anlatıcısı (naçizane) ve dinleyicisi olarak bu bloğun da yegane amacı hikayeler anlatmak. Sözcükler önemli şüphesiz; çünkü söz, tarif edileni ve tarif edeni de aynı anda yeniden biçimlendiriyor. O halde başlayalım hem Vietnam'ı hem de kendimizi yeniden biçimlendirmeye...



Kamboçya'nın Phnom Pehn şehrinden bindiğim otobüs Ho Chi Minh şehrine varıyorum. Otobüsle seyahat etmek, bir ülkeden diğerine geçmek benim için çok keyifli ve çok daha gerçekçi. Havaalanlarında yaratılan suni sınır duygusu karadan geçerken saçmalaşıyor ve tamamen anlamsız hale geliyor...

Can Tho'ya geçmek üzere tekrar yola koyuluyorum. Şehir trafiğinde birkaç dakika geçirmem bu şehirde kalmama kararımın ne kadar da doğru bir karar olduğunu gösteriyor. Fakat vakti olanlar için birkaç müze ve tünel görülesi yerlerden...



Can Tho


Can Tho bölgeye hayat veren Mekong Deltası'nın en rahat gezilebileceği ve büyüklü küçüklü tekne/kayık gezisi seçenekleri sunan bir şehir. Geziler öğlen sıcağına yakalanmamak ve yüzen marketleri de en kıpır kıpır halleriyle yakalayabilmek adına güneş doğmadan sabah 5.30 civarlarında başlıyor. Saat 5'te saatin erkenliğinden dolayı kendi kendime homurdanırken sokağa bir çıkıyorum ki bütün şehir sokakta! Herkes tezgahını çoktan kurmuş ve alışveriş başlamış bile.

Ben de kendi günüme başlamak üzere 15 dolara bir kayıkçıyla anlaşıyorum ve tek başıma 7 saat sürecek olan tura başlıyoruz.   




Can Tao, Mekong Delta


Can Tao, Mekong Delta


Kaptanım çok tatlı bir kadın, pek İngilizcesi yok ama biz gerekli yerlerde bir şekilde anlaşmayı başarıyoruz. Güneş yükselmeye ve yakmaya başladığında o hasır Vietnam şapkasını takarak Uzak Doğululuğunu, bense çantamdaki eşarbı kafama bağlayarak Orta Doğululuğumu takılıyorum. Ama iletişim kurabilsek kadınlık paydası altında buluşacağımızdan eminim.
Can Tao, Mekong Delta
Can Tao, Mekong Delta
Yüzen Market / Floating Market, Can Tao, Mekong Delta

Yüzen Market / Floating Market, Can Tao
Yüzen Market / Floating Market, Can Tao
Yüzen Market / Floating Market, Can Tao
Yüzen Market / Floating Market, Can Tao


Yüzen markete geldiğimizde bu markette bir şeyler eksik sanki diye düşünürken marketteki en gürültülü varlığın arada bir öten horozlar olduğunu fark ediyorum ve eksik hemen kendisini hissettiriyor: Bizdeki meşhur pazar gürültüsü. Ne bağırıp çağıran ne de zorla size bir şey satmaya çalışan var burada. Biri küçük biri büyük iki yüzen market gezdikten sonra toprağa ve tüm doğaya hayat veren bu muhteşem deltanın ara sokaklarından kıvrılarak yerel halkın hayatına tanıklık ediyoruz, hatta konuk oluyoruz. Nehir kenarlarına kurulmuş küçük evlerden oluşan mahallelerde kadın erkek çocuk herkes bu nehirde çamaşırlarını yıkıyor, banyo yapıyor ve hatta tıraş oluyor. Nereden geldiğimi sorduklarında Türkiye diyorum. Onlar da çok belli ki sadece kibarlıklarından aaa diyorlar. Es kaza olur da "biliyor musunuz Türkiye'yi?" deyince çoğu ya bilmiyor, bilenler de öyle duymuş işte bir yerden, yerini göster desem gösteremiyor. Ne kadar da güzel bir ülkede anonim olmak!
Can Tao, Mekong Delta
Can Tao, Mekong Delta
Can Tao, Mekong Delta


Bu ara mahallelerde su kısmen daha temiz olmakla birlikte tekne ve vapurların geçtiği ve yüzen marketlerin olduğu yerlerde oldukça kirli. Ben etrafta olan bitene odaklanarak kirliliği görmemeye (malum tatildeyim ya) ve takmamaya çalışıyorum ama bu durum pek kolay olmuyor. İnsanın, kendisine hayat sunan böyle bir coğrafyaya nasıl bu kadar hoyrat davranabildiğini anlamak benim için hiçbir zaman kolay olmadı ve olmayacak da sanıyorum...


Nehir gezim bittikten sonra şehirde başka görülecek pek bir şey kalmadığından gece otobüsüyle Dalat'a gitmek üzere biletimi alıyorum ve yolculuk başlıyor.
Can Tao, Mekong Delta




Doğa'nın Kalbinde bir Şehir: Dalat


Sabah erken saatlerde Dalat'a girer girmez çevrelendiğim dağlar ve yeşillik karşısında bir anda uykum açılıyor ve içim kıpır kıpır oluyor. Hava sıcaklığı yükseklik sebebiyle fark edilebilir derecede düşmüş ve şehre indiğimde etrafta şu bizim baya kışın giydiğimiz kalın montlardan satıldığını ve giyildiğini görüyorum. Bense ayağımda parmak arası terliğim ve kolsuz tişörtümle turistliğimi ilan ediyorum açıkça. Evet, hava daha soğuk ama yine de kafaya kalpak takacak kadar değil canım!

Biraz dinlenip şehirdeki kiliseleri ziyaret etmeye ve gölü turlamaya çıkıyorum.

Dalat
Dalat

Dalat
Aslında Dalat'ta yapılacak birçok spor etkinliği var; dağ sporları, rafting, kano vb. Bu etkinlikler isteğe bağlı olarak bir grupla veya bireysel olarak da yapılabiliyor. Easy rider dedikleri sistemle de kendinize bölgeyi bilen bir motosiklet sürücüsü buluyorsunuz ve o sizi sadece yerel halkın bildiği yerlerde gün boyu gezdiriyor. Görmek istediğiniz yerler yine size kalmış. Maalesef burada sadece bir günüm olduğu için ben şehirde kendi başıma gezmeyi ve göl etrafında yürümeyi tercih ediyorum. Bu kararımdan ve yürüyüşe başlamamdan yaklaşık 2 saat sonra yağmur başlıyor. Başta aldırmasam da yağmurun şiddetini artırmasıyla bir taksiye atlayıp hostele dönmek zorunda kalıyorum.

Dalat

Hostele döner dönmez o gece aynı odayı paylaşacağımız bir Vietnamlı aile odaya yerleşiyorlar ve genel olarak sadece sırt çantalıların veya gençlerin kaldığı dormda yaş ortalaması 40-50 olan bu aileyi görmek çok hoşuma gidiyor ve ailenin İngilizce bilen genci bu durumu şu şekilde anlatıyor: "Ailem ben seyahat ederken nasıl seyahat ettiğimi bilsin, onlar da deneyimlesin istedim."

Dalat'ta havanın bu mevsimde sürekli böyle olduğunu öğrendiğimde yaşadığım hayal kırıklığı sonrasında yapılabilecek en iyi şeyin yola devam etmek olduğuna karar verip sonraki durağım için arada kaldığım Mui Ne ve Nha Trang arasından gidilecek yerlerin çokluğu sebebiyle Nha Trang'ı seçip başka bir gece yolculuğuna başlıyorum. Fakat vakti olanlar Mui Ne'ye de geçip oradaki kum tepelerinde safari yapabilir ve Nha Trang'a oranla daha sakin olan sahilinin tadını çıkarabilirler.


Tüm Turist Kentliliğiyle Nha Trang


Vietnam'ın sahil başkenti olarak adlandırılan Nha Trang, sahil yoluna inşa edilmiş birbirinden lüks dünyaca ünlü 5 yıldızlı otelleri, birçok farklı parti mekanı ve Batılı yemekleriyle tam bir "turist" şehri. Bu sıraladıklarım benim peşimden gittiğim tatil tarzı olmadığı için bu şehirde yapabileceğim en iyi şeyi yapıyor ve Couchsurfing yapıyorum. Beni ailesiyle yaşadığı evinde ağırlayan April bulup bulabileceğim en iyi ev sahibi. Beni motosikletiyle otogardan alıyor, evine geçip aile üyeleriyle tanışıyoruz. Babaanne huysuz ama çılgın bir kadın. Yaşlılığına ve sağlık durumuna rağmen hiç boş durmuyor, çünkü o zaman kendisini işe yaramaz hissediyormuş. Bahçelerdeki ağaçlara tırmanıyor (hatta bir keresinde ağaçtan düşüp birçok kemiğini kırmış) ve topladıklarını pazarda satıyor. April'in bir de 7 yaşında bir kızı var ve o da artık eve gelip giden yabancıları kanıksamış, annesi ve babaannesi gibi çılgın bir kadın olacağı şimdiden belli :)




Nha Trang

İlk gün April beni Po Nagar tapınaklarına götürüyor. 8. yüzyılda Champa Krallığı tarafından yapılan bu tapınak 1979 yılında Vietnam'ın milli kalıntılar listesine dahil ediliyor. 17. yüzyılda bu bölgede Güney taraflarına göç eden Vietnamlılar, bir süre sonra Chamlıların Lady Po Negar'a tapınmalarının kendi Ana Tanrıça'ya tapınmalarına benzediğini fark ediyorlar ve kısa bir süre sonra bu tapınak hem Tanrıçalara tapınmanın hem de etnik birlikteliğin sembolü haline geliyor. 


Po Nagar Tapınağı / Po Nagar Temple, Nha Trang

Po Nagar Tapınağı / Po Nagar Temple, Nha Trang

Po Nagar Tapınağı / Po Nagar Temple, Nha Trang

Tapınaklardaki en büyük kulenin önünde insanı hipnotize eden müziğiyle Chamlıların geleneksel dansı Apsara dansını izleme şansı elde ediyoruz. 

Po Nagar Tapınağı'nda Apsara dansı / Apsara dance at Po Nagar Temple, Nha Trang


Long Son Pagoda ve Nha Trang Katedrali de şehirde görülebilecek diğer dini yapılar arasında geliyor. Bense günümün geri kalanını sokaklarda dolanarak ve insanları izleyerek geçiriyorum. 


2. gün şehrin etrafındaki birbirinden güzel adaların etrafına snorkelling yapmaya giden bir tura katılıyorum. Endonezya, Malezya ve Kamboçya'nın çeşitli kıyılarında yaptığım snorkelling maceralarından sonra sanırım bu artık benim Asya'daki favori etkinliklerimden. Snorkelling yapılan her yerde su altı dalışı da yapabilme imkanı mevcut ama ben bir türlü bu alternatife sıcak bakamıyorum. Sahil kenarından sadece birkaç dolara satın alabileceğiniz su geçirmez telefon koruyucuları sayesinde su altını telefonunuzla da fotoğraflayabiliyorsunuz. Her ne kadar gerçeği gibi olmasa ve  içinizin o andaki kıpırtılarını bir karede donduramasa da hiç fena sayılmaz değil mi?
Nha Trang

April, babanne, ben ve kızı / April, grandmother, me, and her child, Nha Trang

Kon Tum

Bu tatlı aileyle vedalaşıp kendisini gezgin olarak tanımlayan April’in bile daha önce hiç gitmediği Kon Tum’a gece otobüsüme biniyorum ve sabah 6’da Kon Tum'a varıyorum. Couchsurfing ev sahibim Huong saat 6'da motosikletiyle beni almaya gelmiş ve ben tabi ki mutluluktan uçuyorum! Kon Tum'a geliş sebebim burasının Central Highlands yani dağlık alanın ve ülkenin ortası/merkezi olması ve bu bölgede çeşitli etnik grupların olması. Huong'la birlikte erkenden yollara düşüyoruz ve bu gruplardan biri olan Bahnar'ları ve Bahnar köylerini görmeye gidiyoruz. 

Buradaki en önemli etnik öğelerden birisi komünal yani müşterek Rong evleri. Bu evler Bahnar, Jarai ve diğer etnik gruplar tarafından çeşitli törenler ve festivallerin düzenlendiği, önemli kararların alındığı bir buluşma yeri. Kavisli çatısı ve 30 metreye kadar uzanan yüksekliğiyle biricik ve egzotik bir yapı. Vietnam'ın bu bölgesinde yaşayan birçok diğer etnik grup gibi bu köy de zengin  müzik miraslarıyla biliniyorlar. Bambu, tahta vb. materyallerden yaptıkları müziklerle kendilerine has bir müzik kültürleri var. 


Rong Evi / Rong House, Kon Tum

Bahnar Köyü / Bahnar Village, Kon Tum

Bahnar Köyü Hıristiyan Kilisesi / Christian Church of Bahnar Village, Kon Tum

Geleneksel Bahnar Evi / Traditional Bahnar House, Kon Tum

Bahnar Köyü öğretmenlerinden birinin babannesi / Grandmother of a Bahnar Village teacher, Kon Tum

Bana poz vermek için  baston olarak kullandığı sopasını yere koydu ve ayakta durmak için epey çabaladı :(
She put so much effort to pose to me and put her walking stick :(  ,  Kon Tum

Kon Tum

Bu bölge ABD işgali sırasında hem Kuzey Vietnam, hem Güney Vietnam hem de ABDlilerin elinden çok çekmiş ve savaşlar genel olarak bu bölgede gerçekleşmiş. Hem bu savaş öncesinde hem de sonrasında gerek Kuzey Vietnam gerekse Güney Vietnam tarafından kolonize edilmeye çalışılan etnik gruplar özerklik elde etmeye çalışınca zorunlu göçe tabii tutulmuşlar ve dini liderleri de idam ettirilmiş.


Kon Tum
İşte yine Orta Doğulu damarım tuttu ve başladım acıları didik didik etmeye. Bakmayın siz bana, Vietnamlılar özgürlüklerine çok düşkünler evet, yüzyıllar boyunca (özellikle Çin tarafından) çok saldırılara maruz kalmışlar evet, ama konuştuğum, otobüste rastgele tanıştığım herkes "biz sakin, mutlu insanlarız; artık ülkemizde savaş istemiyoruz" diyordu. Vietnam Savaşı üzerine okuduğum kitapta da şöyle diyordu zaten: "Örneğin Batı'da insanlar mutluluğun "peşinden koşulacak" bir şey olduğuna, onun sanki sürekli aranacak bir tür delişmen bir kuş olduğuna inanırlar. Doğu'da ise biz mutlulukla doğduğumuza ve hayatın en önemli görevlerinden birinin bu mutluluğu korumak olduğuna inanırız." (2)

Tipik bir Vietnamlı aile gezmesi / A typical Vietnamese family trip, Kon Tum



Tüm Renkliliği ve Cazibesiyle Hoi An

Mutlu insanlar kıtasındaki Vietnam seyahatim Kon Tum'dan sonra heyecanla beklediğim Hoi An'la devam ediyordu. Büyüleyici atmosferiyle Vietnam’ın en sevilen şehirlerinden olan Hoi An, 15-19. yüzyıllardaki önemli Güney Asya ticaret limanı konumunun iyi korunmuş örneklerinden biri olmakla birlikte, yerli ve yabancı mimariyi etkileyici bir şekilde harmanlayan ve gören gözlere şölen yaşatan bir şehir.


Hoi An


Hoi An

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Hoi An, temel olarak Çin ve Japon kültürlerinin ve sonrasında Avrupa kültürlerinin de etkisinde kalarak bu muhteşem görünüme sahip oluyor. Birçok tapınağın, pagodanın ve tarihi mekanın bir arada var olması şehrin bir diğer özelliği. Bu şehir size sadece tarihi hatırlatmakla kalmıyor, sizi tarihte aydınlatıcı bir geziye çıkarıyor. Özellikle de hava kararıp meşhur fenerler yandıktan sonra, dar sokaklarından akan turistlerle bir olup Asya'nın geçmişine doğru bir akıntıya kapılıp gidiyorsunuz. Japon Kapalı Köprüsü'nden yürüyor, Vietnamlı sanatçıların yaptıkları resimlerden alıyor, sokaklarda gördüğüm her sanat eserine ayran sanatçı gönlümü kaptırmaktan kendimi alamıyorum.

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Japon Kapalı Köprüsü / Japanese Covered Bridge, Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An
Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An

Hoi An’ın bir diğer bahsedilmezse olmaz özelliklerinden birisi de burada kişiye özel ayakkabılar ve elbiseler diken yerlerin bolluğu. Modeller ve renkler birbirinden güzel, fiyatlar görece ucuz ve hizmet oldukça hızlı. Fotoğraftaki emektar terzi, elindeki kumaştan bana kuzenimin düğünü için çok şükela bir elbise diken Vietnamlı terzim. Ben şehri keşfe çıkmadan önce ölçülerimi alıyor ve istediğim modeli anlatıyorum. 5-6 saat sonra yanına uğradığımda ise elbisem hazır! (tabi ki mor!) Bir sonraki durağım da yaptırdığım ayakkabılarımı (ve çanta gitgide ağırlaşırken ek bir çanta) almak.



Hoi An
 
Kamboçya yazımda bahsetmeyi unutmuşum. Buraların otobüsleri tahmin edemeyeceğiniz kadar konforlu. Bu otobüslere Sleeping Bus, yani Yataklı Otobüs veya Uyku Otobüsü deniyor. Fotoğraftan da gördüğünüz üzere isminin hakkını veriyor. Normalde koştura koştura gezmeyi sevmeyen, her şehre en az birkaç gün ayırmayı adet edinmiş ben, gerek Vietnam vizesinin zorluğu, gerek ülkede görülecek güzelliklerin çokluğu gerekse bir daha ne zaman yolumun buralara tekrar düşeceğini bilmemem sebebiyle 15 günde yaklaşık 10 yer görme çabası içerisinde gecelerimin çoğunu bu otobüste geçiriyorum. Kamboçya'daki otobüslerde ise bildiğiniz gerçek yatak var! Yalnız biletinizi almadan önce o yatağı biriyle paylaşacağınızı bilin ki benim gibi hiç tanımadığınız bir adamla yatmak zorunda bırakılınca arıza çıkmasın :)


Yataklı Otobüs / Sleeping Bus, Vietnam



 Hue


1802-1945 yılları arasında Nguyen Hanedanlığı'nın imparatorluk başkenti olan Hue tam bir anıt ve mimari şehri. Gezilecek yerler oldukça fazla ama bunların bir kısmı mezar (aslında lahit veya türbe gibi çevirmek daha doğru) olduğu için sadece bir kısmını görüp 5-6 saat sonra tekrar otobüse atlayıp Phong Nha Milli Parkı'na geçeceğim. 


Parfüm Nehri'nin iki yakasına kurulu ve bir başka UNESCO Dünya Mirası olan Hue'nin seyyahları nasıl kendisine çektiğinin cevabı basit: Birbirinden güzel mimarisi, insanın geçmişi öğrenme ve belki geçmişten dersler çıkarma, keşfetme ve şaşırma dürtüsünün peşinden gitmesi. Parfüm Nehri'nin ismi zamanında Sonbahar'da nehrin yukarı kısımlarındaki meyve ağaçlarının yapraklarını dökmesi sonucu ortaya çıkan parfümsü kokudan geliyor. Tabi şimdi öyle bir koku yok.


Birçok anıt mezar arasından iki tane seçiyorum ve Khai Dinh Anıt Mezar ile başlıyorum kısacık Hue gezime. Khai Dinh 1916 yılında Vietnam'ın Kralı oluyor ve üzerindeki Fransız etkisinden dolayı mezarı da Doğu ve Batı mimarisi sentezi olacak bir biçimde inşa ediliyor. Fransızların desteklediği bir adam olarak değerlendirilen Khai Dinh halk tarafından pek tutulmasa da tüm krallar gibi kendi mezarını inşa ettiriyor. Her ne kadar Vietnam tarihinde övülesi bir yer işgal etmese de sadece mezarındaki renkli mozaikler ve duvar boyamaları burayı ziyaret etmek için yeter de artar bile.

  
Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue

Khai Dinh Mezarı / Khai Dinh Tomb, Hue



Sıradaki durağım Minh Mang Mezarı. Nasıl ki Khai Dinh'in mezarı, kişiliği ve ülkeyi yönetiş şekliyle oldukça paralellik gösteriyorsa, aynı şeyi Minh Mang için de söylemek yanlış olmaz. Minh Mang'ın mezarının Çin mimari özelliklerini taşıdığını düşünürsek, Batı'yla araya koyduğu mesafe, hatta Hıristiyan misyonerlere yönelik şüphesiyle farklı bir felsefeye sahip olduğunu görebiliyoruz. Minh Mang aynı zamanda bir Konfüçyüsçü. Batıyla ticari ilişkileri kısıtlıyor ve Vietnam'ın kendi kaynakları ve altyapısıyla ayakta durabilmesi için birçok şey yapıyor. Ülkeye yollar, posta ofisleri, yiyecek depoları yapıyor ve tarım reformları gerçekleştiriyor. Hani insan bir şehre gittiğinde kalkıp da mezar mezar gezer mi derseniz, burada hissettiğim tek duygu benim de böyle bir yere gömülmek istememdi :) Heykelleri, birbirinden güzel bahçeleri ve Vietnamlıların kutsal kabul ettiği gözlere bayram lotus çiçeklerinin üzerindeki köprüsüyle bir mezardan çok daha fazlası burası.

Minh Mang Mezarı / Minh Mang Tomb, Hue

Minh Mang Mezarı / Minh Mang Tomb, Hue

Minh Mang Mezarı / Minh Mang Tomb, Hue
Minh Mang Mezarı / Minh Mang Tomb, Hue

Minh Mang Mezarı'ndaki Lotus çiçekleri /Lotus flowers in Minh Mang Tomb, Hue



Nguyen Hanedanlığı’nın başkenti olan Hue’nin en belirgin ve güçlü sembolü Parfüm Nehri’nin yakasına kurulmuş Hisar birçok saray, köşk, pagoda, tapınak, geçit ve kuleye ev sahipliği yapıyor. 1885’te Fransız’ların askeri saldırısı ve 1947’de Indochina Savaşı esnasındaki saldırılar Hisar’da ciddi zararlara yol açıyorlar. 1968’de Tet Saldırısı ve Amerikalıların karşı atağı sırasında da hasar görmeye devam ediyor. Yasak Mor Şehir’deki (Forbidden Purple City) kırk yapıdan sadece beşi ayakta kalmayı başarıyor. Bu noktada yukarıda ismi geçen savaşlar hakkında da birkaç kelam etmeden olmaz şüphesiz. Vietnam deyince herkesin aklına ilk gelen şey olan Vietnam Savaşı ve Birleşik Devletler’in Vietnam’da uğradığı hezimeti böyle iki kelam ederek geçiştirmek olmak tabi ki ama insanların Vietnam’ı sadece bu olayla filmlerden ve kitaplardan bilmeleri de Vietnam gibi muhteşem güzellikteki bir ülke için büyük haksızlık.

Güneydoğu Asya'da Tayland hariç (?) her ülkenin kısmetine (!) sömürülmek düştü bir zamanlar ve Vietnam'ın kısmetinde de Fransızlar vardı. Fransızlar ülkeyi terk ettiğiklerinde Vietnam, Ho Chi Minh'in - vietnamlıların deyişiyle Ho Amca'nın - Komunist Kuzey Vietnam'ı ve ABD yanlısı Güney Vietnam olmak üzere iki ayrı ülkeydi. Kuzey ve Güneyi birleştirmek Ho Chi Minh'in hayallerinden biriydi ve Fransızların çekilmesinden sonra yapılan anlaşmaya göre iki Vietnam seçimler yoluyla birleştirileceklerdi. Güney Vietnam'ın Katolik ve ABD yanlısı başkanı Ngo Dinh Diem seçim yapılmasına karşı çıktı ve Kuzeydeki gerilla "Viet Cong"lar Güney'de eylemlerine başlayınca, Vietnam'da birleşik bir Komunist devlet olmasını istemeyecek olan emperyalist ABD olaya dahil oldu. 1964'te Tonkin Körfezi'nde ABD savaş gemisine ateş açan Kuzey Vietnam devriye botları batırıldı ve böylece savaş başlamış oldu. Güney Vietnam ordusu ve ABD birlikleri ile SSCB ve Çin destekli Kominist Kuzey Vietnam ordusu ve destekçisi Viet Cong arasında 1975 yılında Güney Vietnam'ın başkenti Saigon'un düşürülmesiyle sonlanacak savaş iki taraftan toplam 4 milyon sivilin ölümüne neden olacaktı. 

Hue şehrinin Kuzey ve Güney Vietnam arasındaki silahsızlandırılmış bölgeye komşu olduğundan sahip olduğu stratejik önem nedeniyle şehir savaş zamanı oldukça hasar görmüş.




İmparatorluk Hisarı / Old Citadel, Hue
İmparatorluk Hisarı / Old Citadel, Hue

İmparatorluk Hisarı / Old Citadel, Hue

İmparatorluk Hisarı / Old Citadel, Hue

İmparatorluk Hisarı / Old Citadel, Hue

Her imparatorlukta olduğu gibi bu imparatorluk da çeşitli ilginçlikleri, entrikaları ve inançları içinde barındırıyormuş barındırmasına da - mesela imparatorun, cennetin bu dünyadaki temsili olduğuna inanılması gibi - şimdi ben oralara girersem hiç çıkamam. Meraklıları için tüm bilgiler internette mevcut diyerek 5 saat içerisinde çılgınca bir hızla motosiklet taksi kiralayarak (5 dolarcık) gezdiğim Hue'den, Phong Nha - Ke Bang Milli Parkı'na geçiyorum.

 Phong Nha - Ke Bang Milli Parkı

 

Büyüleyici nemsiz kuru mağaraları, taraçalı mağaraları, yükselen dikitleri, ışıldayan kristal köşeli sarkıtları, içlerinden geçen nehirleriyle gezginlere dopdoplu maceralar vadeden Phong Nha-Ke Bang Milli Parkı, yaklaşık 400 milyon yıl önce şekillenen karstik yapısıyla 2003 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmekte hiç zorlanmıyor. Bu katılımın bu kadar yeni olmasının nedeni ise aslında bölgedeki birçok mağaranın aslında çok yeni keşfedilmiş olması. Gün be gün bu keşiflere bir yenisi eklenirken, parktaki biyoçeşitlilik de oldukça zengin. Laos’taki Hin Namno koruma bölgesine sınır olan bu habitatta içinde kaplanlar, filler, ceylanlar ve diğer primatların bulunduğu 100’den fazla türde memeli hayvan, 81 çeşit sürüngen ve hem karada hem suda yaşayan canlı ve 300’den fazla kuş çeşidi bulunmakta.

Kısa zaman öncesine kadar girişi Vietnam ordusu tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilen ve sınırlı tutulan parka giriş sadece lisanslı bir tur operatörüyle birlikte gerçekleşebiliyor. Parkın çok büyük bir kısmının hala keşfedilmediği ve ortaya çıkarılmamış savaş gereçleri ve mühimmatıyla delik deşik edildiği düşünüldüğünde bu uygulamanın son derece yerinde olduğu görülüyor.

Milli Park içerisinde ziyarete açık ve en çok rağbet gören mağaraları Cennet Mağarası (Thieng Duong Cave - Paradise Cave), Karanlık Mağara (Dark Cave), Phong Nha Mağarası, Hang Son Doong Mağarası olarak sayabiliriz. 


Cennet Mağarası'nı gördüğüm ilk an gözümde Alanya'daki Damlataş Mağarası canlanması boşuna değil; ikisi de birbirinden göz alıcı binlerce sarkıt ve dikitle süslü. Dünyadaki en güzel mağaralardan biri olduğu iddia edilen bu mağara, aynı zamanda içine inşa edilmiş yaklaşık 1 km'lik tahtadan yolla girilip görülmesi en kolay mağaralardan.


Cennet Mağarası - Phong Nha, Ke Bang Milli Parkı / Paradise Cave - Phong Nha, Ke Bang National Park


Cennet Mağarası - Phong Nha, Ke Bang Milli Parkı / Paradise Cave - Phong Nha, Ke Bang National Park


Kafanıza taktığımız kaskın üzerine geçirdiğimiz kafa lambalarıyla keşfettiğiniz Karanlık Mağara’daki maceranın asıl atraksiyonu içindeki çamur dolu havuzda yüzmek!  Sizi içi çamur dolu doğal bir havuza götürecek olan yolu, rehberinizin eşliğinde ve başınızdaki ışıkların yardımıyla takip ediyor, bu maceradaki keyfi katlayan kayıp düşmeler yaşıyor ve batmadan içinde yüzebileceğiniz çamur havuzuna ulaşıyoruz. Burada geçirdiğimiz yaklaşık yarım saatten sonra mağaranın yıkanıp paklanacağımız nehir kısmına yürüyüşe geçiyoruz. Sonrasında ise bizi lambalarımızı kapatıp karanlıkta yüzeceğimiz bir on dakika bekliyor. Karanlık bir mağarada yüzmek: İşte hayalini dahi kuramayacağım bir rüyanın gerçekleşmesi hali!


 Sapa

Bir sonraki durağım Vietnam'da en çok görmek istediğim yerlerin başında gelen Sapa. Phong Na'dan sonra uzun bir yol beni bekliyor ve yine başlıyoruz sleeping bus yolculuğumuza.

Sapa'ya yaklaştıkça manzara daha da nefes kesici bir hal almaya başlıyor. Kuzey Vietnam dilden dile dolaşacak kadar varmış diyorum otobüs camının diğer tarafından. Daha önce Bali'de (Endonezya) pirinç tarlaları arasında saatlerce bisiklet turu yapmışlığım var ama buradaki pirinç tarlaları dağ yamaçlarından süzülerek yemyeşil bir düzlüğe iniyor ve bu manzara sadece birkaç dakika değil, bütün Sapa yolculuğunuz boyunca size eşlik ediyor.

Sapa

Cat Cat Köyü, Sapa / Cat Cat Village, Sapa


Cat Cat Köyü, Sapa / Cat Cat Village, Sapa


Cat Cat Köyü, Sapa / Cat Cat Village, Sapa
Sapa'da turizm sadece fotoğraf çekip geleneksel kostümlerini giyen insanlarla tanışmaktan ibaret değil. Burada adeta çok kültürlü bir ortamla temasa geçme ve geleneksel kültürlerin böylesine büyük bir kaynak ve miras oluşturduğu atmosferi kutsama imkanınız da oluyor. Sapa Çin sınırına oldukça yakın ve Himalayaların doğu ucundaki en yüksek tepesi. Bölgede 5 farklı etnik grup var: Hmong, Dao, Tay, Giay ve Xa Pho.



Sapa'da her yer gezilesi, herkes rehber. Yerel halk gelirinin büyük bir kısmını turizmden sağlıyor gibi görünüyor. Özellikle de kadınlar, görür görmez tutulduğum kendilerine özgü birbirinden renkli yerel kıyafetleriyle her an yer yerde bir anda etrafınızı sarıyorlar ve illa ki size bir şey satmak istiyorlar. Sattıkları şeyler arasında neler yok ki! Ama en çok da bu etnik kıyafetleri, el emeği göz nuru olan yatak örtüleri, takılar, tokalar, şapkalar, çantaları satıyorlar. Bir peri masalı içindeymişçesine adeta dağda bir doğa istasyonu olan bu şehirde bir de bu güzel etnik ürünlerle oldukça gafil avlanıyorum ve aldıkça alıyorum. Alamadıklarımı da Bac Ha Köyü'nde haftada bir kurulan ve oldukça büyük bir pazar olan bu açık pazarda alıp çantamı tıka basa dolduruyorum :)



Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa


Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Şehrin her an yer yerinde etrafınızı saran Sapa yerlileri size çeşitli trekking imkanları da sunuyor. Sizi evlerinde ağırlayıp pirinç tarlalarında trekking yapıyorsunuz ve kendi kendilerine İngilizce öğrenen yerli halk size birinci elden coğrafyayı ve kültürü anlatıyor. Yalnız bu yerlilerin bir şey satma ve konuşma konusunda oldukça ısrarlı olduklarını da vurgulayayım ki göstereceğiniz ilginin miktarını siz belirleyin :)

Sapa

Sapa

Sapa

Sapa
Sapa Kültür Merkezi'nde bölgede yaşayan etnik grupların çeşitli yöresel dansları da ücretsiz bir şekilde sergileniyor.

Sapa

Sapa

Cat Cat Köyü, Sapa / Cat Cat Village, Sapa

Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa

Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa


Bac Ha Köyü, Sapa / Bac Ha Village, Sapa



Sapa


Sapa

Halong Bay

Sapa'dan Hanoi aktarmalı otobüs yolculuğum sonrasında meşhur Halong Bay'e varıyorum. Yüzyıllar boyunca rüzgar ve su ile yontularak bugünkü halini alan körfez için Vietnam'ın en gözde ve bilinen seyahat noktası desek abartmış olmayız."Alçalan ejderha körfezi" anlamında gelen bu körfez 1994 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine alınmış. Efsaneye göre eski zamanlarda ülke yeni kurulduğunda Vietnamlılar Kuzeyden deniz yoluyla gelen acımasız işgalcilere karşı savaşmak zorundalarmış. Kral ülkesine üzüldüğü için Anne Ejderhayı ve çocuklarını, Vietnamlıların ülkelerini korumalarına yardım etmeleri için dünyaya yollamış. Azılı düşmanlar ana karaya saldırırlarken Anne Ejderha ve çocukları bir anda ortaya çıkmışlar ve kutsal alevleriyle ve devasa zümrütleriyle düşmanları yakıp yok etmişler. Enjerhanın ağzından çıkan zümrütler denizdeki savaş meydanına dağılmış ve düşman filosunu batıran geçilmez bir koruma duvarı oluşturmuş. Ejderhalar sayesinde Kuzeyli işgalciler yenilmiş ve Güneydoğu Asya'ya yeniden  barış  gelmiş. Binlerce yıl sonra zümrüt duvar çeşitli boyutta ve şekildeki ada ve adacıklara dönüşmüş. Savaştan sonra Anne Ejderha ve çocukları cennete geri dönmemişler fakat ölümlü dünyada kalıp insan formuna dönüşmüşler ve insanların ekip biçmesine, tarla sürmesine, hayvan yetiştirmesine, ülkenin yoluna girmesine ve genişlemesine yardımcı olmuşlar. Ben bu açıklamayı sevdim ama tatmin olmayanlar için internette daha bilimsel açıklamalar mevcut :)


Halong Bay

Halong Bay
Halong Bay'i görmenin yegane yolu bir tekne turuna katılmak. Tahmin edeceğiniz üzere fiyatlar oldukça uçuk ve inanılmaz bir gemi yoğunluğu var. Artık gezimin sonlarına yaklaşmanın ve neredeyse seyahatimin yarısını otobüslerde uyuyarak geçirmenin yarattığı yorgunlukla hiçbir planım ve rezervasyonum olmadan kendimi Halong Bay gemilerinin kalktığı iskeleye atıyorum. 100 dolara bir gece teknede bir gece Cat Ba Adası'nda konaklamalı tur ayarlıyorum ve turum birkaç saat sonra başlıyor.


Halong Bay
Asya gezimi Muson yağmurları sezonuna denk getirmiş olmama rağmen 2 ay boyunca bana oldukça cömert davranan doğa bu sefer o kadar da iyi davranmıyor ve Halong Bay gezimizin neredeyse tamamında hava bulutlu veya yağmurlu geçiyor. Ama havanın da ötesinde burası tam da her süper turistik yer gibi gereğinden fazla kalabalık, gürültülü ve yoğun turist akını nedeniyle de kirli. Bunun üzerine bir de fotoğraflarda gösterildiği gibi bir tekneye binmemiş olmamız ve kısmen kazıklanmış olmamız nedeniyle (zira 100 dolar 2 gece kalmalı bir tur için her nasılsa oldukça uygun bir fiyat) tatsız tuzsuz Cat Ba adasına varıyoruz. 


Halong Bay

Halong Bay


Halong Bay

Halong Bay

Cat Ba Milli Parkı, Cat Ba Adası / Cat Ba National Park, Cat Ba Island

Halong Bay
Cat Ba adası ve kirli denizi de kimseyi tatmin etmiyor ve Halong Bay'de yapılacak kalmasız bir günlük turun aslında yetip de artacağı fikriyle ve hayal kırıklığıyla ana karaya dönüyoruz. 


Ninh Binh

Planladığımdan geriye bir gün daha kalınca listemde görmek istediğim yerlerden biri olan Ninh Binh ile bir Asya yolculuğunu daha (maalesef) sonlandırmak üzere yola koyuluyorum. Halong Bay'deki karstik doğa yapılarının (veya bizim hikayemizde zümrütlerin :) ) oluşturduğu aynı coğrafik yapıyı burada deniz yerine kara üzerinde görüyorum. Halong Bay'deki kaostan burada eser yok ve iyi ki bir günüm kalmış da bu sevimli yeri görebilmişim diye mutlu oluyorum. İlk durağım Tam Coc. Küçük kayıklar için biletimi alıp nehrin kıyısında sıramı beklemeye koyuluyorum. İki kişilik kayık daha uyguna geldiği için benim arkamda sırada bekleyen Japon'la  birlikte atlıyoruz kayığa ve keyifle deklanşöre ardı ardına bastığım bir yolculuk daha başlıyor. Asya'da her şey mi fotojenik bana mı öyle geliyor diye kendi kendime sorarken bir anda kaptanımız bacaklarıyla kürek çekmeye başlıyor! Diyorum acaba bana mı denk geldi en yetenekli kaptan ama yok; etrafa baktığımda bütün kaptanların bacaklarıyla kürek çektiklerini görüyorum. Bizler şaşırarak fotoğraf çekerken bizim için gülümsemeyi de ihmal etmiyorlar her zamanki gibi.



Tam Coc, Ninh Binh


Tam Coc, Ninh Binh


Tam Coc, Ninh Binh




Tam Coc, Ninh Binh

Tam Coc, Ninh Binh


Tam Coc, Ninh Binh

Tam Coc, Ninh Binh
Tam Coc, Ninh Binh


Tam Coc, Ninh Binh





Ninh Binh

Ninh Binh
Ninh Binh’te Tam Coc haricinde görülebilecek birkaç yeri daha görebilmek için yine üstün Ortadoğulu pazarlık yetilerimi kullanarak bir motosiklet taksi ayarlıyorum ve etrafı turlamaya başlıyoruz. Vietnam'ın en büyük tapınak kompleksi olan Bai Dinh'e yolumuzu düşürüyoruz.

Bai Dinh sessiz sakin bir ormanın içine inşa edilmiş bir kompleks. Şüphesiz Vietnam'da gördüğüm en güzel mimarilerden ve sadece etrafında yürümek bile insana huzur vermeye yetiyor. 539 hektar alana inşa edilmiş bu kompleksin en önemli tapınakları Tam Te Tapınağı ve Phap Chu Tapınağı. Her şey iyi güzel, mimari filan şükela da, bu bizim Türkiye halkının da saplantılı olduğu üzere "en büyük", "en yeni", "en eski" filan gibi tanımlamalar tıpkı her turistik yerde olduğu gibi havada uçuşuyor yine. Vietnam'ın en büyük heykeli burada (Buddha Sykamuni), efendime söyleyim yine 500 adet Arahat heykeliyle uzanan koridor (2 aşağıdaki fotoğraf) en uzun bilmem ne filan... Ha bir de bilmem kaç tonluk altın Buddha heykelleri var ki... Dilerim bu bilgiler sadece biz "turistleri" çekmek için kullanılan şeylerdir ve aslında Buddha öğretilerini takip edenlerin hiç de umurunda değildir. Amin!

Bai Dinh Budist Tapınağı / Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh


Bai Dinh Budist Tapınağı/Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh
Bai Dinh Budist Tapınağı/Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh

Bai Dinh Budist Tapınağı/ Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh

Bai Dinh Budist Tapınağı/ Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh

Çan Kulesi'ndeki Bronz Çan - Bai Dinh Budist Tapınağı / Bronze Bell in the Bell Tower- Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh

Bai Dinh Budist Tapınağı / Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh

Bai Dinh Budist Tapınağı / Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh

Bai Dinh Budist Tapınağı / Bai Dinh Buddhist Temple, Ninh Binh
Ninh Binh fotoğraflarına bakarken tepeden çekilen bir sürü fotoğraf görüyordum ama bu kayalara nasıl nereden çıkılır bir türlü kavrayamamıştım. Meğerse bunun bir yolu Hang Mua Tepesi’nden geçiyormuş. Motosikleti bahçeye park ediyoruz ve şoförüm kendisine bir ağaç altı gölgesi bulup altına kıvrılıyor ve bana yüzlerce merdivenlik bu yolculuğumda başarılar diliyor.


Hang Mua Tepesi merdivenleri / Stairs of Hang Mua Peak, Ninh Binh
Kan ter içerisinde ve bol su molalı tırmanışımdan sonra gördüğüm manzara tüm zahmete değiyor ve sabah kayıkla geçtiğim yolu tepeden izlemenin keyfini yaşıyorum. Yağmursuz mevsimde bu yeşil görünen yerlerin tamamen sapsarı olduğu fotoğraf karelerini yakalayamamış olmama üzülsem de Ninh Binh'i kaçırmadığım için keyifliyim.

Hang Mua Tepesi / Hang Mua Peak, Ninh Binh

Hang Mua Tepesi / Hang Mua Peak, Ninh Binh
Ninh Binh gezimi tamamlamamla eve dönüş zilleri çalmaya başlıyordu. Peki ben bu zilleri duymak istiyor muydum? Sanırım bir süreliğine, evet. Neredeyse bütün yazı Asya’da geçirip kendimi dinleme ve dinlenme fırsatı bulduğum için ne kadar mutluysam, döndüğümde beni bekleyen insanlar olduğunu bildiğim için o kadar mutluydum. Yola çıkmak biraz da "ev"in kıymetini bilmek ve onu takdir etmeyi öğrenmekle ilgili değil mi zaten?...

Ev demek anadil demek, müzik demek, sevdiğin insanlar, bildiğin yemekler demek. Her ne kadar bizim kültürümüzde de oldukça tüketilen bir yiyecek olsa da 2 ay boyunca her gün, her öğün yemekten sıkılıp bunaldığım pilav/pirinç, Vietnamlı bir kadının Vietnam Savaşı anılarını anlattığı kitabını okurken bir anda öyle bir anlama büründü ki bu şımarık düşüncemden utandım. Bu yazıyı da beni utandıran ve çakralarımı bir adım daha açan o paragrafla bitireyim istedim (kitap İngilizce çeviri benden):

"Fideyi dikmekten bir pilav kasesine dönüşünceye kadarki yolculuk her zaman uzun ve emektardı. Çünkü her bir pirinç tanesi hayatın sembolüydü ve hiçbir zaman tek bir tanesini bile ziyan etmedik. İyi pirinç Tanrı'dan gelen değerli bir taştı ve bunu düşünerek bakımını üstleniyorduk. Bugün bile bir çiftçi bir parıldama görse masanın altına eğilir ve bakar. Ve ebeveynler, çocuklar pilav yerken, ne kadar şımarık olurlarsa olsunlar, onlara dokunmazlar. Çünkü bu durumun pilav yiyen ve pilavı yapan arasındaki kutsal iletişime müdahale edeceğine inanırlar."



Referanslar:

(1) İç Kitabı / Ece Temelkuran


(2) & (3) When Heaven and Earth Changed Places / Le Ly Hay Slip